Türkiye’de Evli Kadınların Soyadı Tercihi: İki Soyadı Kullanan Kadınların Demografik Özellikleri

12 Temmuz 2024, Cuma

(https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2883314 yayınlanan Dr. Şebnem Beşe Canpolat’ın makalesinden Özetlenmiştir)

 

Soyadı değişimi, çoğunlukla kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir sorundur. Bu nedenle bu çalışmada soyadı kullanımı incelenirken sadece kadın nüfusun istatistikleri dikkate alınmıştır. Kadınların evlenmeden önce sahip oldukları soyadını temsil etmek üzere Türkiye’de yaygın olarak kullanılan kavramlar incelendiğinde “kızlık soyadı”, “doğum soyadı”, “evlenmeden önceki soyadı”ve “evlilik öncesi soyadı” gibi tanımlamaların kullanıldığı görülmektedir. Toplumlarda günlük yaşamda ve akademik yazında kullanılan dilin ve tercih edilen kavramların toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin oluşmasında ve varlığını sürdürmesinde önemli bir faktör olduğu sosyologların ve antropologların görüş birliği içinde oldukları bir olgudur. Bu nedenle bu çalışmada “bekârlık soyadı”, “kızlık soyadı” gibi cinsiyetçi tabirlerden uzak bir tanımlama olan “evlenmeden önceki soyadı” kavramı tercih edilmiştir.

Çalışmada yer alan evlenme, evlilik ve evli kadın tanımları ise Türk MedeniKanunu’na (Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, 2001) göre evlenmeye ehil erkek ve kadının, yetkili kanuni merci önünde yapmış oldukları iki taraflı bir akti temsil etmektedir ve sadece resmi evlilikleri kapsamaktadır. Bu bağlamda evli bireylerin yaş sınırı da yasal mevzuatın izin verdiği 16 ve daha yukarı yaştaki nüfusu kapsamaktadır.

Kuramsal Çerçeve

Dünyadaki tüm toplumlarda yüzyıllar boyunca kadın ve erkeklere geleneksel cinsiyet rolleri atfedilmiş, bireyler bu rolleri bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde çeşitli toplumsal yapıların desteği ile içselleştirmiştir. Genel olarak toplumsal cinsiyet rolleri inşa edilirken erkeklerin kadınlar üzerinde üstünlükleri meşru kılınmış ve kadınlar geri plana atılmıştır (Vargel-Pehlivan, 2017). Bu durum doğuştan gelen ve demografik bir kategori olan biyolojik cinsiyetin ötesinde, toplum tarafından üretilen; zaman, mekan ve toplumlara göre değişebilen ve yeniden inşa edilebilen “kadınlık” ve “erkeklik” toplumsal cinsiyet rollerini ortaya çıkarmıştır.

Seçilmiş Ülkelerde Evlilik Soyadı ile ilgili Uygulamalar

1995 yılında Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaşayan kişilere uygulanan Eurobarometer araştırmasında bu ülkelerde soyadı konusunda yaygın olan uygulamayı tespit etmek amacıyla evli kadınların kullandıkları soyadı ile ilgili sorular sorulmuştur. Araştırma tarihinde katılımcılara eşlerinin ve kendilerinin kullandığı soyadı ile evli kadınların hangi soyadını kullanmaları gerektiği ile ilgili düşünceleri sorulmuştur. Avrupa Birliğine üye bazı ülkelerde, kadınların büyük çoğunluğu eşlerinin soyadını benimsemekte, sadece küçük bir azınlık doğumda aldıkları soyadını veya her iki soyadını birden kullanmaktadır. Bu ülkeler araştırma sonucunda bu konudaki baskın pratiğe göre kategorilere ayrılmıştır.

Almanya, İngiltere, Avusturya, Fransa, İrlanda, İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerde kadınların büyük çoğunluğu (%86 ile %95 arasında değişen oranlarda olmak üzere) eşlerinin soyadını kullanmaktadır (Valetas, 2001). Bununla birlikte, bu grupta bulunan ülkeler arasında konuyla ilgili kanunlar açısından önemli farklılıklar görülmektedir. Bu araştırma sonuçlarına göre, Birleşik Krallıkta, evliliğin “eşin soyadı” üzerinde yasal bir etkisi yoktur ve çocuklara soyadı geçişini düzenleyen bir yasa bulunmadığı tespit edilmiştir. İsveç ve Finlandiya’da, evli bir çift, çocuklarına aktarılacak ortak bir ismi seçebilmekte veya her biri kendi soyadını taşırken çocukları babanın veya annenin soyadını taşıyabilmektedir. Çalışmada kapsanan ülkeler içinde, 1995 yılında Fransa çocuğa annenin soyadı aktarımını yasaklayan tek ülkedir. Dört ülkede (Danimarka (%71), Yunanistan (%66), Hollanda (%55) ve Portekiz (%51)), çeşitli gelenekler mevcut olmakla birlikte, kadınların büyük çoğunluğu

Sayfa 1

kocasının soyadını kullanmaktadır. Danimarka’da, kendi doğum soyadlarını koruyan kadınların oranı (%13), her iki soyadını kullanan kadınların oranına eşittir.

 Üç ülkede (Lüksemburg, Belçika ve İtalya), kadınlar genellikle evlendikten sonra iki soyadını birlikte kullanmaktadır. İtalya ve Belçika’da, her iki soyadının kullanımı yaygın olmasına rağmen her beş kadından biri kendi soyadını korumaktadır. İtalya’da 2022 yılına kadar çocukların otomatik olarak babalarının soyadlarını almasına yönelik bir düzenleme bulunmaktaydı. Nisan 2022’de, İtalya Anayasa Mahkemesi (AYM), yeni doğan çocuklara sadece babanın değil, ebeveynlerin ikisinin de soyadının verilmesine hükmet hükmetmiştir (Euronews, 2022). Diğer yandan, Lüksemburgda eşlerinin soyadını kullanan kadınların oranı %41, her iki soyadını birlikte kullanan kadınların oranı %47, eşlerin soyadını kullanan erkeklerin oranı %4 ve diğer soyadı uygulaması %8’dir.

 Evlendikten sonra kadınların soyadlarını değiştirmemeleri ile ilgili genel kuralın olduğu tek ülke İspanya olup, çoğu kadın kendi doğum adını evlendikten sonrada korumaktadır (%77). İspanya’da kadınların sadece %4’ü eşlerinin soyadını kullanmaktadır. İspanya’da çocuklar, babasının ilk soyadı ve annesinin ilk soyadı olmak üzere iki soyadına sahiptir (Valetas, 2001). Bu araştırma sonuçlarının 1995 yılında 18 yaş ve üzeri evli çiftlerle yapılan bir araştırmanın sonuçları olduğu ve günümüzde bu konuda yapılan güncel bir araştırma olmadığı için söz konusu oranların aşağıda belirtilen yasal düzenlemeler sonucu farklılaşabileceği  dikkate alınmalıdır. Danimarka’da evlendikten sonra, kadınlar evlenmeden önceki soyadlarını korurlar. Ancak her iki taraf da evlendikten sonra diğer eşin soyadını (bu soyadı önceki bir evlilikle bağlantılı olarak edinilmiş olmadıkça) diğerinin rızası ile almak istediğini Evlendirme Dairesine bildirebilmektedir (Ministry of Foreign Affairs of Denmark, 2020). Sadece kırk yıl önce, Danimarkalı kadınlar evlendiklerinde otomatik olarak kocalarının soyadını alırken, artık soyadı değişikliklerinin %25’imerkekler tarafından yapılmaktadır (Bechsgaard, 2020). Danimarka’da, çocuklar annesinin veya babasının soyadını tek olarak veya her iki soyadından oluşan tireli bir soyadına sahip olabilir (örneğin, Jansen-Meijer). Ayrıca ebeveynlerinden birinin soyadını ikinci ad (mellemnavn) olarak alabilmektedirler (Governments of Netherlands, 2023). Danimarka, alışılmadık adlandırma yasalarına sahip bir ülke olarak tanımlanmaktadır. Ebeveynler çocukları için yalnızca 7.000 isimlik listeden bir isim seçebilmektedir. Yasalar ayrıca ismin çocuğun cinsiyetini göstermesini ve olağandışı olmamasını şart koşmaktadır (Shisia, 2017). Anglo-Amerikan düğünlerle ilgili çalışmalar, toplumda artan cinsiyet eşitliğine ve genç yetişkinler arasında eşitliğe dayalı evlilik tercihlerine rağmen evlilik ve düğün ile ilgili geleneklerde ataerkil fikirlerin devam ettiğini öne sürmektedir. BM Cinsiyet Eşitliği Endeksi ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Uçurumu gibi cinsiyet eşitliği endekslerinin eğitim, istihdam oranları ve siyasi temsil gibi göstergelerdeki başarıları nedeniyle genellikle üst sıralarında yer alan İskandinav ülkelerinde bu durumunun geçerliliğini koruyup korumadığının test edildiği çalışmalar bulunmaktadır (Ellingsæter, 2022). Toplumsal cinsiyet yapısı çerçevesine göre, kurumsal veya makro düzeyde, örgütsel yapılar (resmi ve gayri resmi düzenlemeler dahil) ve ideolojiler toplumlarda cinsiyet ilişkilerini şekillendirmektedir. Batı toplumlarında yasaların ve politikaların büyük bölümü cinsiyetten bağımsız (gender neutral) hale gelmiş olsa da kadın veya erkek olmanın ne anlama geldiğine dair baskın kültürel ideolojiler, değişmeden kalabilmektedir. İdeolojiler, değişim olanak ve olasılıklarını şekillendirebilmekte ayrıca bireysel düzeyde davranışları ve seçimleri, etkileşim düzeyinde beklentileri  ve kurumsal düzeyde eşit olmayan yapıları etkileyebilmektedir. Alanyazında, kurumsal düzeyde, kadınların evlendikten sonra kocalarının soyadını aldıkları ataerkil adlandırma geleneğinin, kadınların (ve çocukların) hiyerarşik bir düzende erkeklere ait olduğunu gösteren ataerkil bir durum olduğu belirtilmektedir (Pilcher, 2017). Batı ülkelerinde, bu geleneğin yasal olarak uygulanması terk edilmiştir, ancak yine de kadınların soyadının değiştirilmesi, doğal kabul edilen, neredeyse evrensel bir uygulama olarak devam etmektedir (Carter ve Duncan, 2018; Robnett vd., 2016). Evlilik ile alınan soyadı ve çocuğa soyadı verme süreçleri birbiriyle bağlantılıdır; çocuklara babalarının soyadını vermek batıda yaygın bir uygulamadır (Lockwood vd., 2011; Nugent, 2010).

Sayfa 2

Soyadlarını kullanmak isteyen kadınlar, erkek partnerleri ve akrabalarından gelen olumsuz tepkilerle karşılaşmakta ve evlilik bağlılıkları sorgulanabilmektedir (Carter ve Duncan, 2018; Robnett ve diğerleri, 2016). The Guardian gazetesinde 2013 yılında çıkan bir haberde Yunanistan’da evlilik sonrası soyadı kullanımı ile ilgili uygulama detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Gazetede yer alan habere ve röportaja göre Yunanistan, kadınların evlendiklerinde doğum soyadını korumalarını sağlayan bir kanunu 1983 yılında çıkarmıştır (The Guardian, 2013). Bu kanun, Yunanistan’ın diktatörlükten çıktığı, anayasasını ve yasalarını yeniden yazdığı 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında yürürlüğe giren reform setinde yer alan kanunlardan biri olarak görülmektedir. Yaklaşık son 40 yıldır, Yunanistan, kadınların soyadlarını hiç değiştirmediği bir toplumdan oluşan bir ülke olarak görülmektedir. Bugün 20’li ve 30’lu yaşlardaki genç Yunanlılar soyadı ile ilgili kanunun getirdiklerini toplumsal bir norm olarak kabul etmekte, erkekler nişanlılarına veya eşlerine soyadı ile ilgili düşünce ve niyetlerini sormamakta, bireylerin isimleri ve kimlikleri ile ilgili düşünceleri birçok ülkeden farklılık göstermektedir. Genel olarak, Yunanlıların bu yeni sistem ile çok az sorunu olmakla birlikte bazen bu yeni durum karışıklıklara da neden olabilmektedir. Okul yöneticileri, öğrencilerin annelerini okula çağırdıklarında kimin hangi çocuğun annesi olduğunu ayırt etmekte sorun yaşadıklarını ve velileri bir araya topladıklarında hangi çocuğun annesi olduklarını sorgulamak zorunda kaldıklarını ama kimsenin bunu olumsuz algılamadığını belirtmişlerdir. Yunan kadınlarının yaşadığı bir diğer sorunun ise yurt dışına özellikle Orta Doğu ülkelerine yaptıkları seyahatlerde ortaya çıktığı belirtilen haberde, Yunan çiftlerinin pasaportlarında farklı soyadları bulunması nedeniyle bazı tutucu ülkelerde kişileri evli olduklarına inandıramadıklarını, bu nedenle Yunan çiftlerinin yanlarında evlilik sertifika veya belgeleriyle seyahat ettikleri ifade edilmektedir. 2008 yılında iktidara gelen hükümetin bu durumu gerekçe göstererek, ilgili kanunu biraz değiştirdiğini ve çiftlerden birinin kendi soyadını diğerininkine ekleyebilmesine olanak sağlayan bir yapıya dönüştürüldüğü belirtilmektedir. Yeni düzenleme ile kadın veya erkek hala kendi doğum soyadını korumak zorunda olup yeni yasayla her iki soyadına da sahip olabilmektedir. Kaç kadının bu seçeneği kullandığı konusunda bir tespit yapabilmek için veri bulunmamaktadır.

Fransa’da uzun yıllar geleneksel olarak kadın evlendikten sonra kocasının soyadını, çocuklarda babalarının soyadını almakta iken zamanla kadın-erkek eşitliği konusunda Fransa’da meydana gelen bilinçlenme ile Yunanca’dan gelen pater (baba) ve onuma (ad) kelimelerinden türemiş “patronyme (soyadı)” kelimesi eril bulunarak 4 Mart 2002 tarihli Kanunla Fransız Medeni Kanunundan çıkarılmıştır. Bu kelime yerine “aile adı” kullanılmaya başlanmıştır (Helvacı ve Kocabaş, 2015). 2013 yılında yapılan 2013-404 sayılı Kanun ile aynı cinsten kişilerin evlenmesi yasallaşmış ve aynı Kanun ile aile adı ile ilgili önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre evlenme sonrası çiftler diğer eşin soyadını taşıyıp taşımama konusunda özgürdür. Diğer bir ifadeyle, eşler isterlerse birbirlerinin soyadını kullanabilmektedir; diğer eşin soyadını taşıma konusunda bir zorunluluk bulunmamaktadır. Eşler tek bir soyadı seçme özgürlüğüne sahip olmakla birlikte iki soyadı da seçebilmektedir.Kullanılacak soyadı çiftlerin soyadlarının birleşiminden meydana gelmekte ve hangi soyadının önde veya sonda yer alacağına bu soyadını kullanacak eş karar vermektedir. 2005 yılında Fransa’da çocuklara ebeveynlerinden birinin veya her ikisinin soyadının verilmesi mümkün hale getirilmiştir. Çocukların büyük çoğunluğu hala sadece babalarının soyadını (%81,5) taşımaktadır. Ancak her iki soyadını da taşıyan çocukların oranı artmaktadır. İki soyadı kullanımında genellikle annenin soyadından önce babanın soyadı gelmektedir. Fransa’da 2019 yılında doğan çocukların %11,8’i her iki ebeveyninin de soyadını taşımaktadır (Breton ve diğerleri, 2021).

İsviçre’de, 2013 yılında yürürlüğe konulmuş kanunla evlilik sonrası soyadı ve çocukların soyadı konusu yeniden düzenlenmiştir. Evlilikte kadın ile erkek arasında var olan “eşitliğe aykırı hükümler” giderilmeye çalışılmıştır (Oktay-Özdemir, 2016).

Sayfa 3

Eski yasanın yerini alan düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İsviçre yasalarının toplumsal cinsiyet eşitliğiyle bağdaşmamasının, 1994 tarihli karardan kaynaklandığı belirtilmektedir. İsviçreli çiftlerin soyadlarından hangisini aile adı olarak kabul edeceklerini özgürce seçmelerine izin veren yeni bir yasa 2011 yılında onaylanmıştır.

Prensip olarak, evlenen kişiler kendi soyadlarını koruyabilirler ya da ortak bir soyadı da alabilirler. Bu düzenlemeye göre ayrıca evliliğe hazırlık sürecinde anne ve baba, çocuklarının kullanacağı soyadını seçmek zorundadır; bu soyadı tek soyadı olarak eşlerden birinin evlenmeden önceki soyadı olabilir (Ville de Genève - Site officiel, 2023).

Bir çift, Hollanda’da yasal olarak evlendikten sonra, hangi soyadına sahip olmak istediğine ilişkin birden fazla seçeneğe sahiptir: Bir erkek, evlendikten sonra karısının soyadını alabilir ve bunun tersi de geçerlidir; eşler, kendi soyadını ve ardından eşinin soyadını kullanmayı veya tam tersini seçebilir; eşler sadece kendi soyadlarını korumayı tercih edebilir. Genelde erkeğin soyadı tek olarak alınmamakta, kadınlar ya evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam etmekte ya da evlenmeden önceki soyadından önce kocasının soyadını arasına tire koyarak kullanmaktadır (The Hague Municipality, 2023). Çocuklara babalarının veya annelerinin soyadı verilebilir. Bir çocuğun iki annesi varsa, bunlardan sadece birinin soyadını alabilmektedir. Soyadı ile ilgili seçim yapıldığında, aynı baba ve annenin tüm çocukları aynı soyadını taşımalıdır. Baba çocuğu yasal olarak tanımamışsa, ona annesinin soyadı verilmektedir (Government of Netherlands, 2023a).

Japonya’da son yıllarda kadınların soyadı değişimi kamuoyu gündeminde sık yer alan tartışmalardan biridir. Bu tartışmanın merkezinde evli çiftler ayrı soyadlarına sahip olmalı mı sorusu yer almaktadır. Mevcut aile kanunu evli çiftlerin tek bir yasal soyadını beyan etmelerini şart koşmaktadır. Pratiktebu kanunun, aile gelenekleri ile birleştiğinde kadınların evlilik sırasında kendi soyadlarından vazgeçmeleri konusunda büyük baskıya sebep olduğu belirtilmektedir. Japonya’da erkeklerin sadece %3’ü eşlerinin soyadını almakta, kadınların büyük bölümü yasal evlilikleri sırasında soyadını değiştirmektedir (Shin, 2008). Yasa, eşlerin kocalarının soyadını almalarını zorunlu tutmazken, fiili olarak evli Japon kadınların %95’inden fazlası eşinin soyadını almaktadır. Japonya Medeni Kanunu’nun 790. maddesi, bir çocuğun babasının veya annesinin soyadını alabileceğini belirtmektedir. Aile Kayıt Kanunu, yeni doğan çocuğun adının, doğumdan sonra verilecek doğum bildiriminde belirtilmesi gerektiğini düzenlemektedir (The Ministry of Foreing Affairs of Japan, 2023). Çin kültüründe soyadı önemli bir yer tutmaktadır ve soyadının değiştirilmesi atalara saygısızlık olarak görülmektedir. Bu nedenle kadınların çoğunluğu evlendikten sonra kendi soyadlarını değiştirmemekte veya eşlerinin soyadlarını kendi soyadlarının önüne alarak kullanmaktadır.

Çin’de çocuklar babalarının soyadlarını almaktadır (Tatlow, 2016). Bununla birlikte, 2018 yılında Xiaoying Qi tarafından yapılan bir çalışmada evli kadınların ulusal bir siyasi projenin parçası olarak soyadlarını koruduğunu belirtilerek günümüz Çin’indeki soyadı uygulamalarını incelenmiştir. Çalışmada, tek çocuk politikasının, çocuğa babasının soyadını verme uygulamasını bozduğu, yalnızca kız çocuğu olan ailelerde evli kadınların, çocuklarına giderek artan bir şekilde kendi soyadlarını verdiği belirtilmektedir (Qi, 2017).

Medeni hukuğun İslam hukukuna göre düzenlendiği ve Arapça konuşulan ülkelerde, kadınlar doğumda aldıkları, babalarından gelen soyadlarını veya aile isimlerini korumakta, aile isimlerini eşlerinin soyadları ile değiştirmemektedirler. Bunun nedeni, Arap ülkelerinin nüfusunun çoğunluğunu müslümanların oluşturmasıdır.

Sayfa 4

İslamiyet, müslüman kadınların evlilikleri sırasında soyadlarını değiştirmemelerini ve mülkiyet sahipliğinin transferinin böylelikle sağlanmasını önermektedir. Kadınların evlilikte soyadı kullanımlarıyla ilgili olarak müslüman ülkelerde Ahzab Suresi referans alınmaktadır (FBIIC, 2006). İslamiyet’te, İslam hukukuna göre kadın evlilikte ailesinin soyadını ve kimliğini korumalıdır. Bu kuralın yaygın olduğu müslüman ülkelerde kadının pasaportunda kendi adı ve soyadı, kocasının adı ve soyadını gösteren bir alan bulunmaktadır.

Ancak, Mısır, Lübnan, Suriye ve Ürdün gibi İslamiyet’in tek resmi devlet dini olmadığı veya medeni hukukun İslam Hukuğuna göre düzenlenmediği ülkelerde bazı kadınlar ya kendi seçimleriyle ya da hukuken kocalarının soyadını taşımaktadır. Mısır Anayasası, temel yasa kaynağı olarak görülmesine rağmen bu kural burada da geçerlidir ve bu durumlarda kadın “[Adı] [Orijinal Aile Soyadı] [Kocasının Soyadı]” olarak tanınmakta, kendi orijinal soyadını göbek adı olarak korumakta ve eşlerinin soyadını taşımaktadır. Eşlerinin soyadını bu şekilde taşıyan kadın nüfusa ait müslüman ülkelere Mısır, Suriye, Ürdün örnek olarak verilebilir (Evason, 2019).

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) kadınların evlendikten sonra soyadlarını kullanmalarına yasal olarak izin verilmektedir ancak heteroseksüel ilişkilerde kadınların yüzde 87’si eşlerinin soyadlarını almaktadır. ABD’de evlilikte soyadı geleneklerini bozan heteroseksüel çiftlerin %13’ünden sadece %3’ü soyadlarını tireleyen veya değiştiren erkeklerden oluşmaktadır (Shafer ve Christensen, 2018). ABD’de yetişkin erkek ve kadınların büyük bölümü kadının evlendiğinde soyadını değiştirmesinin daha iyi olduğuna inandığını ve hatta ABD’deki yetişkinlerin yaklaşık yarısı, eyaletlerin yasal olarak kadınların evlendikten sonra kocalarının soyadını almasını zorunlu tutmasının iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü belirtmektedir (Hamilton, Geist ve Powell, 2011). Bu çalışmaların sonuçlarına göre özellikle ABD’de bir kadının evlendikten sonra yapacağı soyadı seçimi, yaşadığı toplumdaki bireylerin onun hakkındaki algısını etkilemektedir. Bu algı doğal olarak kadınların yaşadığı coğrafya, yaşadıkları toplumun sosyoekonomik, kültürel değerlerine, siyasi eğilim, dini inançlar, doğurganlık kararları,aile tanımlarına göre değişiklik göstermektedir. Yine ABD’de araştırmacılar beyazların, kadınların, genç bireylerin, daha fazla eğitime sahip olanların, daha az çocuğu olanların, kentsel alanlarda yaşayanların (kırsal kesimde yaşayanların aksine) ve ABD’nin batısında yaşayan bireylerin soyadı seçimine karşı tutumlar konusunda daha liberal bir tutum için olduğunu tespit etmişlerdir (Hamilton vd., 2011). Bununla birlikte, başka bir çalışmada Afrikalı Amerikalılar ortalama olarak cinsiyet konusunda daha eşitlikçi tutumlara sahip olduğu için Afrikalı Amerikalı erkeklerin, bir kadını soyadı seçimine göre farklı değerlendirme olasılığının daha düşük olduğu belirtilmektedir (Kane, 2000). ABD için bir diğer örnekte, Hillary Rodham’ın, doğum soyadını kullanmasının, kocasının 1980 valilik seçim kampanyasını kaybetmesinin nedenlerinden biri olduğu yönündeki görüş ve sonrasında getirilen önerilerden sonra eşinin soyadını alarak Hillary Clinton olarak hayatına devam etmesidir. Bu dönemde evlenmeden önceki soyadını tutması pek çok kişi tarafından tuhaf, hatta rahatsız edici olarak görülmüş ve kendisi biyografisinde kısmen Hillary Rodham olarak kalma konusundaki orijinal seçimi nedeniyle kötü bir eş olarak etiketlendiğini belirtmiştir (Clinton, 2004). Shafer (2017) tarafından 1243 kişilik bir örneklem grubu ile ABD’de yapılan çalışmada, bu tepkinin üzerinden 40 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ABD’de soyadı seçiminin modern evliliğin oldukça cinsiyetçi bir yönü olmaya devam ettiği belirtilmektedir. Bu akademik araştırmanın sonuçlarına göre genel olarak, araştırmaya katılan çoğu birey için, vignette araştırma yöntemi kapsamında kadının bir eş olarak nasıl “performans gösterdiği” hakkında bilgi verildikten sonra, bir kadının soyadı seçiminin, lise veya daha düşük eğitim düzeyine sahip erkekler dışında, onun nasıl algılandığı üzerinde çok az etkisi olduğu tespit edilmiştir. Shafer (2017), kadınların istihdam ve gelir açısından son 65 yılda elde ettikleri kazanımların, sosyo-ekonomik gruplar veya sosyo-ekonomik çıktılar üzerinden eşit olarak gerçekleşmediğini de çalışmasında vurgulamaktadır.

Sayfa 5

Bu tespitini, bu çalışma sonucunda bulduğu kadınların evliliklerinde soyadı seçiminin oldukça cinsiyetçi doğasının olması ve eğitim ile soyadını koruma arasındaki olumsuz ilişki ile açıklamaktadır. Çalışmada, düşük eğitimli erkeklerin önyargısı ve kadınların soyadlarını korumak için sahip oldukları ekonomik teşvik eksikliği nedeniyle (düşük eğitimli erkeklerle etkileşimde olma ve evlenme olasılıkları yüksek olan) düşük eğitimli kadınların çok az bir yüzdesinin evlilikte kocalarının adını almaktan başka bir seçim yapabileceği ve bunun uzun yıllar böyle devam edebileceği ifade edilmektedir.

Türkiye’de Kadınların Soyadı Hakları Konusunda Günümüzde Elde Ettikleri Hukuki Kazanımlarda Feminist Hareketin Rolü

Ataerkil toplumlarda, soyun babadan oğula geçtiği kabul edilmekte ve mülkiyete konu olan şeylerin hangi soya ait olduğunun bilinmesi ve kabul edilmesi için soyadı önem kazanmaktadır. Bu toplumlarda kadın evlendiğinde kocasının soyadını almakta başka bir ifadeyle, kadın, bir soydan öteki soya transfer olmaktadır (Doğanay, 2015). Soyadının bu şekilde özellikle hukuki bağlamda kullanılması kadın erkek eşitliği açısından bir engel teşkil etmekte; özellikle Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi soyun erkeğe dayandığına dair bu yaklaşımı pekiştirdiği için hukuki anlamda da eşitsizlik yaratmakta idi (Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, 2001). Madde 187, 2023 yılına kadar TMK’da, Madde 187- Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir, ifadesi ile yer almıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 22/2/2023 Tarihli ve E.: 2022/155, K.: 2023/38 Sayılı Kararı ile bu maddenin birinci cümlesini ve ikinci cümlesini iptal edilmiş ve bu Kararın Resmî Gazete’ de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. TMK’da bu değişikliğin gerçekleştirildiği 2023 yılına kadar bu maddenin anayasal eşitlik ilkesine aykırı olduğuna dair, Anayasa Mahkemesi’ne açılan birçok itiraz ve başvuru davaları bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, açılan davalar sonucunda, 1998, 2011 ve 2013 tarihlerinde kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasını, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulmamıştır. Ancak ilk defa 2013 tarihli kararında Mahkeme, kadının kendi soyadını, ilgili mahkemelere dava açmak suretiyle, evlendikten sonra da kullanabilmesine yasallık ilkesi gereği karar vermiştir. Kadınların eşit hak mücadelesi olarak ortaya çıkan ve bir kurama dönüşen feminizmin4  ve örgütlü feminist hareketin Türkiye’de kadınların soyadı konusunda elde ettikleri kazanımlarda somut etkileri bulunmaktadır. Türkiye’de, kadının sadece evlenmeden önceki doğum soyadını kullanma hakkını elde ettiği ilk emsal dava Avukat Ayten Ünal’ın (Tekeli) 1995 yılında açtığı davadır. Ayten Ünal 10 yıl süren dava sürecinin sonunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özel yaşama aykırılık ve ayrımcılık iddialarını kabul etmesi sonucunda sadece kendi soyadını kullanmaya hak kazanmıştır (Sakallı vd., 2021). Eski Medeni Kanunun m.153/I’e getirilen yoğun eleştiriler, Türk kanun koyucusunu evli kadının soyadı meselesinde adım atmak zorunda bırakmıştır. 14.05.1997 tarihli ve 4248 sayılı Kanun ile bu hükümde değişiklik yapılmıştır. Kanunun bu maddesinde “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”, (TMK m.187) şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeyle, evlendikten sonra kadının kocasının soyadını taşıma yükümlülüğü devam ettirilmekle birlikte kadına evlenmeden önceki soyadını kocasının soyadının önünde kullanabilme hakkı getirilmiştir (Abik, 2005; Moroğlu, 2012; Yılmaz, 2012; Oruş, 2016). Kanun metninde yer alan “önceki soyadı” ibaresi sadece bekarlık soyadını (babasının veya evlat edinen kişinin) belirtmemektedir. Kadının önceki soyadı boşandığı veya vefat eden kocasının soya dı ise kadın bu soyadını yeni kocasının soyadı ile birlikte taşıyabilecektir.  Önceki soyadını kullanma hakkı, sadece kadına ait bir seçimlik haktır. Kadın, evlendirme memuruna ya da evlilik sürdüğü müddetçe daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile “önceki soyadı”nı kullanabilmektedir. Evlilik birliğinde kocanın soyadı aynı zamanda “aile soyadı” olarak kabul edilmektedir.

Sayfa 6

Bu kazanımla birlikte günümüzde birçok kadın, evlendikten sonra hem kendi hem de eşinin soyadını birlikte kullanmaktadır. Öte yandan, iki soyadı kullanma durumunun kadınlar açısından hala bir haksızlık yarattığı, kadınların ihtiyacına tam olarak cevap vermediği, eşitsizliği de engelleyemediği birçok kez vurgulanmıştır. İki soyadı kullanımının var olan haksızlığı ortadan kaldırmadığına, burada da örtük bir şekilde kadınlara devlet eliyle uygulanan ayrımcılığı devam ettirdiğine, kararın kadınların ihtiyacına tam olarak cevap vermediğine, eşitsizliği de engelleyemediğine birçok defa dikkat çekilmiştir (Göztepe, 1999; Uluğ, 2015). İki soyadı kullanımına olanak sağlansa bile hala kendilerine yapılan bu haksızlığı kabul etmeyen kadınlar 2000’li yılların başında bireysel olarak bu konuyu davalarla gündeme taşımışlardır. Ayten Ünal, Gülizar Tuncer, Sevim Akat, Bahar Leventoğlu, Betül Tanbay ve Ebru Voyvoda sadece kendi soyadlarını kullanmak için dava açan kadınlar arasında ilk akla gelen kadınlardır. Kendi soyadlarını kullanmak isteyen kadınlar önce iç hukukta dava açmış fakat Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için mahkemeler dava taleplerini reddetmiştir. Kadınlar da mahkeme kararlarını temyiz etmiş, fakat temyiz talepleri 187. Madde ve “aile birliği ve bütünlüğü korunuyor ve aile bağları güçlendiriliyor” sebepleri öne sürülerek reddedilmiştir. Yargıtay da mahkeme kararlarını onamıştır. Kadınların açtığı tüm davalar yukarıda belirtilen benzer bir süreçten geçmiştir. Devlete göre soyadının eşlerden birisine (erkeğe) öncelik tanınacak biçimde kullanılması, hukuk devletine aykırı bir durum yaratmamaktadır (Uluğ, 2015). Mevcut yasaların erkek haklarına daha fazla öncelik vermesi, kadınlar aleyhine ayrımcılığa sahip olması ve TMK Madde 187’nin Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmesi nedeniyle yukarıda bahsi geçen kadınlardan birçoğu iç hukuk yolları tükenince davalarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımaya karar vermiştir (Uluğ, 2015). Davalar AİHM’e taşındıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti dava açan kadınlara “dostane” bir çözüm önerisi sunmuştur. Bu çözüm önerisi kadınların davalarını düşürmesi karşılığında nüfus cüzdanlarında kendi soyadlarını kullanabileceklerine ilişkin değişiklik ve 1000 Euro’luk ödemeyi içermektedir. Fakat dava açan tüm kadınlar bu teklifi geri çevirerek 187. maddede yapılacak değişikliklerin ve bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması için verilecek kararların tüm kadınların lehine bir karar olması gerektiğini içeren kararlarını iletmişlerdir. AİHM de kadınları açtıkları davalarda haklı bularak Türkiye’yi kadınlara kendi soyadlarını kullanma imkânı vermediği için mahkûm etmiştir. AİHM, kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılıkla ilgili maddelerine dayandırmış, Türkiye’de evlenen kadınlara şart koşulan kocanın soyadını kullanma zorunluluğunun kadınlara karşı ayrımcı olduğuna hükmetmiştir. Bu süreçte kadınların maddi ve manevi kaybının ödenmesi için de dava açan kadınlara tazminat ödenmesi gerekliliğini kararlarında belirtmiştir (Uluğ, 2015). Bununla birlikte, iç hukuk yolları aracılığıyla da sadece kendi soyadlarını kullanmaya hak kazanan kadınlar da mevcuttur. Bunlardan birisi Ebru Voyvoda’dır ve AİHM’e gitmeden kendi soyadını kullanmaya hak kazanmıştır (Kızılkoyun, 2010). Voyvoda, Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sadece kendi soyadını kullanmak için dava açmış, buradan sonuç alamayınca Aile Mahkemesi’ne başvurmuş ve davayı kazanmıştır. Yine aynı şekilde Sevim Akat da Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvurusuyla AİHM’e gitmek zorunda kalmadan Ayten Ünal kararına verilen atıfla sadece kendi soyadını kullanma hakkını kazanan kadınlardan birisidir (Anayasa Mahkemesi, 2013). Akat’ın açtığı bu dava ile bireysel başvuru yolu ile aynı hukuki yolu izleyerek sadece kendi soyadlarını kullanmak isteyen kadınların önü açılmıştır. Tüm bu hukuki mücadelelerin sonucunda, AYM 22 Şubat 2023 tarihli ve 2023/38 sayılı kararı ile kadının evlendikten sonra kendi soyadını tek başına kullanabilmesinin önünü açan bir karara imza atmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararı 28 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olup AYM, Türk Medeni Kanunu’nun 187’inci Maddesi’ndeki “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir.” hükmünü Anayasa’ya  ve eşitliğe aykırı bularak iptal etmiştir (Resmi Gazete, 2023).

Sayfa 7 

Oy çokluğuyla alınan bu kararda, 2 Kasım 2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. AYM, söz konusu maddenin Anayasa’nın “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde  eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” diyen 10. maddesine aykırı olduğuna hükmederek, alınan kararda, yürürlüğe girdiği tarihte toplumda olumlu etkiler yaratan ve belirli bir alanda düzenin sağlanmasını mümkün kılan söz konusu hükümlerin zamanla toplumun gereksinimlerine cevap vermede yetersiz kalabileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda 4721 sayılı Kanun’da kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik “Kocanın evlilik birliğinin reisi olduğunu” öngören hükmün kaldırılması gibi birçok değişikliğin yapıldığı da ifade edilmiştir. AYM kararında, nüfus kayıtlarındaki karışıklığın önlenmesi ve soy bağının sağlıklı bir şekilde tespit edilmesinde kamu yararı bulunduğu ancak bunun yalnızca kadının erkeğin soyadını kullanmasıyla sağlanamayacağı belirtilerek söz konusu kamu yararının sağlanması için TC kimlik numaralarına ve nüfus hizmetlerinde kullanılan bilişim teknolojilerine işaret edilmiştir. Anayasa’nın 45. Maddesine göre Türk toplumunun temeli olduğu belirtilen ailenin, toplumsal değerlerin sonraki nesillere aktarılması gibi önemli işlevleri bulunduğunu hatırlatan AYM, aile bireylerinin aynı soyadına sahip olmalarının aile bağlarını koruyarak işlevini yerine getirmesine katkı sağlayabileceğini ifade etmiştir. Öte yandan kadının erkeğin soyadını almasının ortak bir soyadı için tek seçenek olmadığı belirtilerek, “Eşlere içlerinden birinin soyadını veya bunun dışında bir adı ortak soyadı olarak belirleme imkanının tanınması ya da ortak soyadının eşlerin evlenmeden önceki soyadlarının birleşiminden oluşacağının öngörülmesi de mümkündür.” ifadesine de kararda yer verilmiştir.

Sonuç :

Bu çalışma kapsamında, sınıf temelli erkeklik kuramını temel alarak oluşturulan “eğitim ve sosyo ekonomik düzeyi yüksek olan erkeklerin, evlilikte kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasına daha özgürlükçü ve olumlu baktıkları” hipotezi istatistiksel göstergeler kullanılarak incelenmiş ve eşlerin eğitim düzeyiile kadınların iki soyadı kullanma oranları arasında kuramın belirttiği gibi pozitif bir ilişki gözlemlenmiştir. Çalışma ile Türkiye’de evlilikte kadınların soyadı tercihleri ilk defa idari kayıtlara dayalı verilerden yeni istatistikler üretilerek analiz edilmeye çalışılmıştır. Evlilikte soyadı tercihlerinin diğer ülkelerde nasıl uygulandığı ile ilgili olarak sunulan alanyazın taramasının da bu konuda ileride yapılacak çalışmalara katkı sağlaması hedeflenmiştir. Çalışmada gerçekleştirilen soyadı analizleri 2021 yılında Türkiye’de resmi olarak evli olan 16 ve daha yukarı yaştaki kadınların verileri ile yapılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye’de evli olan kadınların büyük çoğunluğu sadece eşlerinin soyadını kullanmaktadır. Bununla birlikte evlenmeden önceki soyadını eşinin soyadı ile birlikte kullanan evli kadınların oranı ülke genelinde son 12 yılda yaklaşık 3 kat artış göstererek 2021 yılında %3,6 olmuştur. İki soyadı kullanan evli kadınlar en yüksek oranda “30-34” yaş grubunda yer almaktadır. Bu yaş grubu 2021 yılında “1986-1991” doğum kuşağını temsil etmektedir. 2009 yılından 2021 yılına kadar geçen 12 yıllık sürede tüm illerde iki soyadlı evli kadın oranı artış göstermiş, bu dönemdeki en yüksek artış 6 kat ile Hakkari ilinde gözlenmiştir. Tunceli ili iki soyadı kullanımının en yüksek olduğu ildir. Bu ili sırasıyla İstanbul, Muğla, Ankara ve Artvin illeri izlemektedir. İki soyadı kullanımının en düşük olduğu iller ise Muş (%1,55), Şanlıurfa (%1,42), Kahramanmaraş (%1,43), Gaziantep (%1,32) ve Kilis (%1,13)’tir. Türkiye’de 25 ve daha yukarı yaştaki kadın nüfusun eğitim düzeyinde “2010- 2020” döneminde meydana gelen artış ile aynı dönemdeki evli kadınların iki soyadı kullanımındaki artış, yüksek eğitim düzeyi ile evlenmeden önceki soyadını koruma arasındaki pozitif ilişkiyi desteklemektedir.

Çalışmanın bulguları, en yüksek iki soyadı kullanma oranına doktora, yüksek lisans ve yüksekokul/fakülte mezunu evli kadınların, en düşük iki soyadı kullanma oranına ise okuryazar olmayan evli kadınların sahip olduğunu göstermektedir.

Sayfa 8

Bireylerin eğitim durumu genellikle içinde bulundukları sosyal sınıf belirlediği için çiftlerin eğitim durumu evlilik soyadı seçimlerine yönelik tutumlarını anlamada kritik öneme sahiptir. Bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar, toplumsal sınıfın, bir şekilde toplumsal cinsiyet sisteminin yansıması olduğunu göstermektedir (England, 2010; Shafer, 2017). Sınıf Temelli Erkeklikler Kuramı’na göre erkeklerin evlilikte hâkimiyetlerini ne ölçüde sürdürebildikleri üyesi oldukları toplumsal sınıfa göre değişim göstermektedir (Pyke, 1996). Bu kurama göre yoksul ve düşük eğitim düzeyine sahip olan erkeklerle (dolayısıyla düşük sosyoekonomik sınıfta olanlar) evli kadınlar, evliliklerinde kendi adlarını korumaları konusunda en fazla toplumsal dirençle karşılaşacak gruptur. Türkiye’de evli kadınların eşleri ile aralarındaki eğitim farkının yıllara göre değişimi incelendiğinde, çiftlerin eğitim seviyeleri yüksek oranda aynıdır. Bununla birlikte, evlilikte kadının eğitim seviyesinin daha yüksek olduğu evli kadın oranında “2018-2020” döneminde artış eğilimi gözlenmektedir. Veri kaynağında 16 ve daha yukarı yaştaki resmi evli kadınların yaklaşık %49’unun evlilik tarihi bilinmemektedir. Bu nedenle, 1997 yılında çıkan Kanunun evlilik kapsamında soyadı değişimi üzerindeki doğrudan veya dolaylı etkisi çalışmada tespit edilememiştir. Öte yandan, çalışmadaki “evlenme dönemi kuşaklarına” göre iki soyadı kullanma oranları incelendiğinde, söz konusu kanuni kazanımın doğal olarak iki soyadı kullanımına olumlu katkıda bulunduğu görülebilir. “2001-2005” yılında evlilik yapan kuşakta bu oran %2.6 iken, “2016-2020” evlilik kuşağında %10.1, 2020 yılında ise yaklaşık 5 kat artış ile %12.3’tür. Evli kadınların soyadı tercihleri çocuk sayılarına göre analiz edildiğinde evlilikte iki soyadını kullanan kadınların en yüksek oranda çocuksuz kadınlar olduğu görülmektedir. İki soyadı kullanan evli kadınlar arasında sahip olunan çocuk sayısı azalmaktadır. Özetle, çalışmanın sonuçları arasında en önemli etkenin eğitim düzeyi olduğu görülmektedir. Eğitim düzeyinin eşin eğitim durumu, çocuk sayısı, evliliğin yapıldığı yaş gibi diğer faktörler üzerinde dolaylı etkisi de bulunmaktadır. Ancak alanyazında belirtilen bu eğitim düzeyi ve sınıf temelli yaklaşımın soyadı tercihlerindeki etkisi ile birlikte; soyadı seçiminde kadınların yaşadığı coğrafyanın, yaşadıkları toplumun kültürel değerlerinin, siyasi eğilimlerinin, dini inançlarının, doğurganlık kararlarının ve aile tanımlarının da önemli olduğu ve bu etmenlere göre soyadı tercihlerinin değişiklik gösterebileceği dikkate alınmalıdır. Bu konuda Türkiye’de yapılan ve konuya hukuksal çerçeveden bakan bir çalışmada (Tenekecioğlu, 2023) “kadının soyadı kavramı eşitlik prensibini kanunlarına uygulayamamış toplumlarda ortaya çıkan bir sorun” olarak değerlendirilse de eşitlik prensibinin kanunlara yansımasının ötesinde pratiğe dökülmesi daha büyük önem arz etmektedir. Çünkü en az kazanılan yasal haklar kadar bu hakların kadınların günlük yaşamlarına nasıl yansıdığı ve yansıyacağı da önemlidir. Çünkü yasaların ve politikaların büyük bölümünde toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmış olsa bile, kadın veya erkek olmanın ne anlama geldiğine dair baskın kültürel ideolojiler toplumda değişmeden kalabilmektedir. Buna en güzel örnek Türkiye’de kadınların siyasal yaşamdaki temsiliyetleri ile üzerinden verilebilir. Türkiye’de 5 Aralık 1934 tarihinde “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” verilmesine rağmen 2022 yılına gelindiğinde meclisteki 600 milletvekilinin sadece 100’ü kadındır. Kadın milletvekili oranı Avrupa ülkelerinin oldukça altında olup sadece %17,3’tür (TÜİK, 2023). Bu çalışma kapsamında ilk defa üretilen bu istatistikler ve gelecekte bu istatistiklerin güncellenmesi, Türkiye’de soyadı ile ilgili özellikle 2023 yılındaki AYM kararından sonra kazanılan hukuki hak ve özgürlüklerin kadınların ekonomik ve sosyal koşullarında nasıl bir değişime sebep olduğunun, günlük yaşamlarına nasıl yansıdığının kanıt temelli izlenebilmesi için fayda sağlayabilir.

Sayfa 9

Bu çalışmada daha öncede belirtildiği gibi evlilikte iki soyadını birlikte kullanan kadınların demografik özellikleri ilk kez idari kayıtlardan elde edilen istatistikler üzerinden değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte çiftlerin bu konudaki tercihlerinin altında yatan motivasyonları araştırmak bu çalışmanın kapsamı dışındadır ancak odak grup çalışması veya görüşmelerinin kullanılması da dâhil olmak üzere gelecekte yapılacak nitel çalışmalar, bu çalışmada elde edilen bulgulara ayrıntı katacak ve sağlamlık sağlayacaktır. 

Bilgi Notu Eşitlik İçin Kadın Platformu(EŞİK) tarafından Dr. Şebnem Beşe Canpolat’ın makalesinden derlenmiştir.

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2883314

Ayrıca Bkz. https://esik.org.tr/kategori/9-yargi-paketi-raporlar-arastirmalar/74245/9.-yargi-paketi-taslaginda-kadina-soyadi-dayatmasi-ve-cocuk-bahanesi

Sayfa 10

Site içi arama
Eşik footer

eşik

copyright