İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı uluslararası kadın buluşması
15Ekim2020,Perşembe
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu, 15 Ekim 2020 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılara karşı birlikte mücadele etmek için farklı ülkelerden feministleri bir araya getiren bir toplantı düzenledi.
On beş ülkeden yaklaşık 200 kadın; kısa adı İstanbul Sözleşmesi olan, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne sağ gruplar ve hükümetlerden gelen saldırılara karşı direnişi örgütlemek için çevrimiçi bir toplantıda bir araya geldi.
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu bu toplantıyı; kadın gruplarının sınırlar ötesinde desteklenmesi ve kadınların kendi ülkelerindeki çalışmaları daha etkili olarak yürütebilmesine katkı sunmak amacıyla, uluslar ötesi feminist bir ağ oluşturmak için bir ilk adım olarak düzenledi. Böylesi bir ağ, ulusal ve yerel çabaları bir araya getirecek, bu çabaların uluslararası forumlar ve hükümetler arası kuruluşlarda duyulması ve tanınmasını sağlayacaktır.
Toplantı gitgide artan saldırıların hedefindeki İstanbul Sözleşmesi’ne odaklandı. Çevrimiçi düzenlenen toplantıya; Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan, Finlandiya, Estonya, Slovakya, Gürcistan, Almanya, Avusturya, İngiltere, İspanya, ABD ve Kanada’dan kadınlar katıldı. On beş farklı ülkeden 170 kadının katıldığı toplantının moderatörlüğünü EŞİK’ten Fatma Aytaç ve Efsa Kuraner yaptı.
Fatma Aytaç toplantının açılışında, mücadelenin sınırların ötesine taşınması ve uluslararası kadın hareketiyle beraber mücadele etme gereğinin doğduğunu vurguladı. Aytaç “Haklarımızı ve hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz ve İstanbul Sözleşmesi’ni toplumsal cinsiyet eşitliğinin dünya çapında bir mihenk taşı haline getirmeye çalışacağız” dedi.
Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan ve Bulgaristan’daki siyasi duruma dair yapılan sunumlar, ülkeler değişse de İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yapılan saldırılarda aynı argümanların kullanıldığını gösterdi. Sözleşme karşıtı hareketlerin aynı ideolojik argümanlardan beslenen ortak saldırılarına karşı, farklı ülkelerde yaşayan kadınların da Sözleşme’ye karşı saldırılara direnmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ortak mücadele etmesi gerektiği dile getirildi.
Konuşmacılardan Feride Acar (İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu-GREVİO önceki dönem başkanı, Türkiye), İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği günden beri kaydedilen olumlu gelişmeleri aktardı ve uygulamadaki eksikliklere değindi. Birçok ülkede yasal düzlemde olumlu değişiklikler olduğunu, örneğin yeni suç tanımları ve yaptırımların yasalara girdiğini belirtti. Öte yandan, Sözleşme’yi uygulama iradesinin, birçok yerde hükümet düzeyinde zayıf olduğunu, konuya ayrılan finansal kaynakların yetersiz kaldığını, sürdürülebilirlikleri kısıtlı olan proje temelli çalışmaların öne çıktığını belirtti. Acar’ın değerlendirmesini takiben; Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan ve Bulgaristan’dan konuşmacılar kendi ülkelerindeki durumu anlattılar.
Feminist akademisyen ve EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu kurucularından Özlem Altıok bu ulus ötesi toplantının tarihi önemini vurguladı. İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin, kadına karsı şiddetin önlenmesinin kamu kaynakları ve siyasi irade gerektiren bir politik mesele olduğunu kabul etmesinden kaynaklandığını belirtti. Türkiye’nin; 2001’de Erdoğan’ın bugün de iktidarda olan partisine mensup olanlar da dahil, bütün milletvekillerinin oybirliğiyle Sözleşme’yi ilk imzalayan ve onaylayan ülke olduğunu hatırlattı. Altıok, iktidar partisinin Türkiye’nin sözleşmeden çekilmeyi düşündüğünü duyurmasının, sözleşmeye “aile karşıtı” ve “eşcinselliği özendiriyor” gibi asılsız gerekçelerle yapılan saldırıları körüklediğini söyledi. Altıok Sözleşme’nin bu iki meseleyle de ilgili olmadığının, kadına karşı ve hane içi şiddeti önlemekle ilgili olduğunun altını çizdi. Altıok bu saldırılara karşı kadın hareketinin mücadelesini ve özelde EŞİK’in eylemlerini anlattı. Toplantıya katılan kadınların, kazanılmış haklarını korumak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için sınırlar ötesi beraber mücadele etmek kararlılığını duyuracak bir ortak açıklama yazmayı önerdi.
Hırvatistan’dan katılan Yeni Sol Parti milletvekili Rada Borić, konuşmasına parlamentoda 7 kadın aktivist olduğunu ve 23 Eylül’de parlamentoda kadın cinayetlerine karşı saygı duruşu yapıldığını aktararak başladı. Hırvatistan’ın İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış ve onaylamış olmasına rağmen, kadın hakları ve LGBTIQ+ haklarına karşı olan ve Sözleşme’nin aileye zarar verdiğini iddia eden sağcı siyasetçiler, Katolik Kilisesi ve Hırvatistan dışındaki birtakım kuruluşlardan oluşan bir koalisyonun sözleşmeden çekilmek için bir kampanya yürüttüğünü belirtti. Hırvat hükümetinin; muhafazakar tabanını tatmin etmek için, “toplumsal cinsiyet ideolojisi”nin ülkenin hukuk ve eğitim sistemlerine dahil edilmesine karşı olduklarını belirten bir “yorum bildirimi” yayınladığını ekledi. Sözleşme’ye muhalefet edenlerin feministlerin yöntemlerini taklit ettiğini belirten Borić, kadınların totaliter ve dinci bir rejim tarafından kontrol edildiği bir toplumun hikayesinin anlatıldığı “The Handmaid’s Tale” dizisindeki kostümleri giyerek yaptıkları protestoyu örnek göstererek, yaratıcı eylemlere odaklanılması gerektiğini savundu.
Bulgaristan’dan katılan Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi ve ayrıca yeni oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Temelli Kadına Karşı Şiddet Çalışma Grubu üyesi Genoveva Tisheva, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi’nin İstanbul Sözleşmesi’ni anayasaya aykırı bulan kararını anlattı. Mahkemenin bu kararının gerekçeleri arasında toplumsal cinsiyet kavramının “iki cins arasındaki sınırı göreceli hale getirdiği ve kadına karşı şiddet ile mücadeleyi karmaşıklaştırdığı” olduğunu aktaran Tisheva, mahkemenin kararının hatalı ve keyfi olduğunu belirtti. Kadına karşı şiddetten hayatta kalanlara yardımcı olmaya devam etmek ve Sözleşme’nin onaylanmasını sağlamak için kadın örgütlerinin yaptıklarını anlattı. Sözleşme karşıtı hareketlerin güçlü olduğu ülkeler arasında uzman görüş alışverişleri, ortak raporlar hazırlanması gibi ortak çalışmalar yürütülmesini önerdi.
Macaristan’dan katılan Avrupa Kadın Lobisi üyesi Réka Sáfrány; ülkede kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine dair gerilemeler olduğunu, toplumsal cinsiyet eşitliği yerine “aile” kavramının öne çıkartıldığını, 2017’den itibaren iktidardan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha fazla itiraz duyulmaya başlandığını anlattı. Hükümetin göç karşıtı yaklaşımı ile İstanbul Sözleşmesi karşıtlığının ortaklaştığını belirtti. 2020 Şubat ayında aile içi şiddetle ilgili uzmanlar grubu oluşturulduğunu, ancak kadın örgütlerinin gruba çağrılmadığını belirtti. Konu ile ilgili çalışmalara kadın STK’larından çok, erkek ve baba haklarını savunan ve aralarında şiddet faili erkeklerin de bulunduğu STK temsilcilerinin çağrıldığını söyleyerek, hükümetin iki tarafın eşit ağırlıkta olduğu izlenimi vermek ve tarafları çatıştırmak istediği yorumunu aktardı. 2020 karantina döneminde (kadınların fiilen sokağa dökülerek protesto edemeyeceği koşullarda) Macar Parlamentosu’nun kadın ve çocukların haklarının önemine değinen ancak İstanbul Sözleşmesi’ni reddeden bir siyasi deklarasyon kabul ettiğini söyledi. Sáfrány, Sözleşme’ye karşı hükümetlerin kopyala yapıştır eğilimlerine, Macaristan ve Polonya arasındaki son iş birliği açıklamalarının tehlikelerine dikkat çekerek, bu tehlikeye karşı yapılan bu türden toplantılar ve ortak eylemler düzenlemeyi önerdi.
Avrupa Şiddete Karşı Kadınlar (WAVE) örgütünün kurucularından olan ve Polonya Kadın Hakları Merkezi kurucusu Urszula Nowakowska ise;, Polonya’nın Sözleşme’yi 2012’de imzalayıp, ancak 2015’te onayladığını dile getirdi. Sözleşme’nin, üyeleri hükümet tarafından atanan Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğini belirtti. Ülkede kadın hakları ile ilgili mevzuatın giderek muhafazakar bir hal aldığını; başta şiddet ve üreme hakları konularında olmak üzere, hükümet ile kadın kuruluşları arasında bir mücadele olduğunu anlattı. Sözleşme’nin, aileye karşı ideolojik bir saldırı içerdiği ve eşcinsel evlilikler ve LGBTİ+’ların evlat edinmesine yol açacağı ve bu nedenle “Polonya Değerleri” açısından tehlike yarattığı iddialarıyla eleştirildiğini anlattı. Ordo Iuris ve Hristiyan Sosyal Kongresi adlıi grupların Vatandaşların Yasama İnisiyatifleri adı altında bir kampanya ile Polonya’nın Sözleşme’den çekilmesi ve yerine bir aile hakları sözleşmesinin getirilmesini talep ettiğini; 100 bin imzaya ulaştıkları takdirde hazırladıkları taslağın parlamento tarafından gündeme getirilmek durumunda olduğunu aktardı.
Toplantı, Efsa Kuraner’in yönetimindeki açık forum bölümü ile devam etti. Kuraner, Kadınların kendi ülkelerinde mücadele ettikleri sav ve saldırıların benzerliğine dikkat çekerek, temel sorunun “hükümetlerin kadınları birey olarak silip heteroseksüel aile yapısı içine sıkıştırmaya çalışması” olduğunu belirtti. Bu bölümde Türkiye ve Türkiye dışından katılımcılar; sorunlardaki benzerliklerin altını çizerek, kazanılmış hakları kaybetmemek, saldırılara karşı koymak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için gereken ortaklık, iş birliği ve dayanışmanın artırılması yönünde yapılabilecek eylem ve girişimler konusunda önerilerini paylaştılar.
Toplantının kapanış konuşmasını feminist akademisyen Zehra Kabasakal Arat yaptı. Arat, farklı yerlerden farklı haklara her gün gelen saldırılara teker teker tepki vermenin ötesine geçerek, bunları sistematik saldırılar olarak değerlendirerek ve proaktif davranarak gündeme hakim olmak gerektiğini belirtti. Ulusal parlamentoları ve hükümetleri evrensel değerler ve insan onurunda eşitlik ilkesinin gereklerini yerine getirmeye zorlamak ve uluslararası kuruluşların toplumsal cinsiyet eşitliğini ciddiye almasını sağlamak için bir hareket planı oluşturmak gerektiğine vurgu yaptı. “Eşitlik, adalet ve insan hakları için verilmiş hiçbir mücadelenin kolay veya tam olmadığını” hatırlatarak, “kadın düşmanı, homofobik ve transfobik grupların iktidara yükselmesinin” kadınların işini daha da zorlaştırdığını belirtti. Toplantı boyunca katılımcıların dile getirdiği dayanışma ve ortak eylem çağrılarını tekrarlayan Arat, “bu toplantıdan yenilenmiş umut, ilham, enerji ve kararlılıkla ayrılıyoruz. Kız kardeşlik ve sınır ötesi kadın dayanışması içerisinde bize meydan okuyanlara meydan okumaya devam edeceğiz.” diyerek sözlerine son verdi.
İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı uluslararası kadın buluşması
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu, 15 Ekim 2020 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılara karşı birlikte mücadele etmek için farklı ülkelerden feministleri bir araya getiren bir toplantı düzenledi.
On beş ülkeden yaklaşık 200 kadın; kısa adı İstanbul Sözleşmesi olan, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne sağ gruplar ve hükümetlerden gelen saldırılara karşı direnişi örgütlemek için çevrimiçi bir toplantıda bir araya geldi.
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu bu toplantıyı; kadın gruplarının sınırlar ötesinde desteklenmesi ve kadınların kendi ülkelerindeki çalışmaları daha etkili olarak yürütebilmesine katkı sunmak amacıyla, uluslar ötesi feminist bir ağ oluşturmak için bir ilk adım olarak düzenledi. Böylesi bir ağ, ulusal ve yerel çabaları bir araya getirecek, bu çabaların uluslararası forumlar ve hükümetler arası kuruluşlarda duyulması ve tanınmasını sağlayacaktır.
Toplantı gitgide artan saldırıların hedefindeki İstanbul Sözleşmesi’ne odaklandı. Çevrimiçi düzenlenen toplantıya; Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan, Bulgaristan, Finlandiya, Estonya, Slovakya, Gürcistan, Almanya, Avusturya, İngiltere, İspanya, ABD ve Kanada’dan kadınlar katıldı. On beş farklı ülkeden 170 kadının katıldığı toplantının moderatörlüğünü EŞİK’ten Fatma Aytaç ve Efsa Kuraner yaptı.
Fatma Aytaç toplantının açılışında, mücadelenin sınırların ötesine taşınması ve uluslararası kadın hareketiyle beraber mücadele etme gereğinin doğduğunu vurguladı. Aytaç “Haklarımızı ve hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz ve İstanbul Sözleşmesi’ni toplumsal cinsiyet eşitliğinin dünya çapında bir mihenk taşı haline getirmeye çalışacağız” dedi.
Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan ve Bulgaristan’daki siyasi duruma dair yapılan sunumlar, ülkeler değişse de İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yapılan saldırılarda aynı argümanların kullanıldığını gösterdi. Sözleşme karşıtı hareketlerin aynı ideolojik argümanlardan beslenen ortak saldırılarına karşı, farklı ülkelerde yaşayan kadınların da Sözleşme’ye karşı saldırılara direnmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ortak mücadele etmesi gerektiği dile getirildi.
Konuşmacılardan Feride Acar (İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu-GREVİO önceki dönem başkanı, Türkiye), İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği günden beri kaydedilen olumlu gelişmeleri aktardı ve uygulamadaki eksikliklere değindi. Birçok ülkede yasal düzlemde olumlu değişiklikler olduğunu, örneğin yeni suç tanımları ve yaptırımların yasalara girdiğini belirtti. Öte yandan, Sözleşme’yi uygulama iradesinin, birçok yerde hükümet düzeyinde zayıf olduğunu, konuya ayrılan finansal kaynakların yetersiz kaldığını, sürdürülebilirlikleri kısıtlı olan proje temelli çalışmaların öne çıktığını belirtti. Acar’ın değerlendirmesini takiben; Türkiye, Polonya, Macaristan, Hırvatistan ve Bulgaristan’dan konuşmacılar kendi ülkelerindeki durumu anlattılar.
Feminist akademisyen ve EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu kurucularından Özlem Altıok bu ulus ötesi toplantının tarihi önemini vurguladı. İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin, kadına karsı şiddetin önlenmesinin kamu kaynakları ve siyasi irade gerektiren bir politik mesele olduğunu kabul etmesinden kaynaklandığını belirtti. Türkiye’nin; 2001’de Erdoğan’ın bugün de iktidarda olan partisine mensup olanlar da dahil, bütün milletvekillerinin oybirliğiyle Sözleşme’yi ilk imzalayan ve onaylayan ülke olduğunu hatırlattı. Altıok, iktidar partisinin Türkiye’nin sözleşmeden çekilmeyi düşündüğünü duyurmasının, sözleşmeye “aile karşıtı” ve “eşcinselliği özendiriyor” gibi asılsız gerekçelerle yapılan saldırıları körüklediğini söyledi. Altıok Sözleşme’nin bu iki meseleyle de ilgili olmadığının, kadına karşı ve hane içi şiddeti önlemekle ilgili olduğunun altını çizdi. Altıok bu saldırılara karşı kadın hareketinin mücadelesini ve özelde EŞİK’in eylemlerini anlattı. Toplantıya katılan kadınların, kazanılmış haklarını korumak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için sınırlar ötesi beraber mücadele etmek kararlılığını duyuracak bir ortak açıklama yazmayı önerdi.
Hırvatistan’dan katılan Yeni Sol Parti milletvekili Rada Borić, konuşmasına parlamentoda 7 kadın aktivist olduğunu ve 23 Eylül’de parlamentoda kadın cinayetlerine karşı saygı duruşu yapıldığını aktararak başladı. Hırvatistan’ın İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış ve onaylamış olmasına rağmen, kadın hakları ve LGBTIQ+ haklarına karşı olan ve Sözleşme’nin aileye zarar verdiğini iddia eden sağcı siyasetçiler, Katolik Kilisesi ve Hırvatistan dışındaki birtakım kuruluşlardan oluşan bir koalisyonun sözleşmeden çekilmek için bir kampanya yürüttüğünü belirtti. Hırvat hükümetinin; muhafazakar tabanını tatmin etmek için, “toplumsal cinsiyet ideolojisi”nin ülkenin hukuk ve eğitim sistemlerine dahil edilmesine karşı olduklarını belirten bir “yorum bildirimi” yayınladığını ekledi. Sözleşme’ye muhalefet edenlerin feministlerin yöntemlerini taklit ettiğini belirten Borić, kadınların totaliter ve dinci bir rejim tarafından kontrol edildiği bir toplumun hikayesinin anlatıldığı “The Handmaid’s Tale” dizisindeki kostümleri giyerek yaptıkları protestoyu örnek göstererek, yaratıcı eylemlere odaklanılması gerektiğini savundu.
Bulgaristan’dan katılan Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi ve ayrıca yeni oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Temelli Kadına Karşı Şiddet Çalışma Grubu üyesi Genoveva Tisheva, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi’nin İstanbul Sözleşmesi’ni anayasaya aykırı bulan kararını anlattı. Mahkemenin bu kararının gerekçeleri arasında toplumsal cinsiyet kavramının “iki cins arasındaki sınırı göreceli hale getirdiği ve kadına karşı şiddet ile mücadeleyi karmaşıklaştırdığı” olduğunu aktaran Tisheva, mahkemenin kararının hatalı ve keyfi olduğunu belirtti. Kadına karşı şiddetten hayatta kalanlara yardımcı olmaya devam etmek ve Sözleşme’nin onaylanmasını sağlamak için kadın örgütlerinin yaptıklarını anlattı. Sözleşme karşıtı hareketlerin güçlü olduğu ülkeler arasında uzman görüş alışverişleri, ortak raporlar hazırlanması gibi ortak çalışmalar yürütülmesini önerdi.
Macaristan’dan katılan Avrupa Kadın Lobisi üyesi Réka Sáfrány; ülkede kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine dair gerilemeler olduğunu, toplumsal cinsiyet eşitliği yerine “aile” kavramının öne çıkartıldığını, 2017’den itibaren iktidardan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha fazla itiraz duyulmaya başlandığını anlattı. Hükümetin göç karşıtı yaklaşımı ile İstanbul Sözleşmesi karşıtlığının ortaklaştığını belirtti. 2020 Şubat ayında aile içi şiddetle ilgili uzmanlar grubu oluşturulduğunu, ancak kadın örgütlerinin gruba çağrılmadığını belirtti. Konu ile ilgili çalışmalara kadın STK’larından çok, erkek ve baba haklarını savunan ve aralarında şiddet faili erkeklerin de bulunduğu STK temsilcilerinin çağrıldığını söyleyerek, hükümetin iki tarafın eşit ağırlıkta olduğu izlenimi vermek ve tarafları çatıştırmak istediği yorumunu aktardı. 2020 karantina döneminde (kadınların fiilen sokağa dökülerek protesto edemeyeceği koşullarda) Macar Parlamentosu’nun kadın ve çocukların haklarının önemine değinen ancak İstanbul Sözleşmesi’ni reddeden bir siyasi deklarasyon kabul ettiğini söyledi. Sáfrány, Sözleşme’ye karşı hükümetlerin kopyala yapıştır eğilimlerine, Macaristan ve Polonya arasındaki son iş birliği açıklamalarının tehlikelerine dikkat çekerek, bu tehlikeye karşı yapılan bu türden toplantılar ve ortak eylemler düzenlemeyi önerdi.
Avrupa Şiddete Karşı Kadınlar (WAVE) örgütünün kurucularından olan ve Polonya Kadın Hakları Merkezi kurucusu Urszula Nowakowska ise;, Polonya’nın Sözleşme’yi 2012’de imzalayıp, ancak 2015’te onayladığını dile getirdi. Sözleşme’nin, üyeleri hükümet tarafından atanan Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğini belirtti. Ülkede kadın hakları ile ilgili mevzuatın giderek muhafazakar bir hal aldığını; başta şiddet ve üreme hakları konularında olmak üzere, hükümet ile kadın kuruluşları arasında bir mücadele olduğunu anlattı. Sözleşme’nin, aileye karşı ideolojik bir saldırı içerdiği ve eşcinsel evlilikler ve LGBTİ+’ların evlat edinmesine yol açacağı ve bu nedenle “Polonya Değerleri” açısından tehlike yarattığı iddialarıyla eleştirildiğini anlattı. Ordo Iuris ve Hristiyan Sosyal Kongresi adlıi grupların Vatandaşların Yasama İnisiyatifleri adı altında bir kampanya ile Polonya’nın Sözleşme’den çekilmesi ve yerine bir aile hakları sözleşmesinin getirilmesini talep ettiğini; 100 bin imzaya ulaştıkları takdirde hazırladıkları taslağın parlamento tarafından gündeme getirilmek durumunda olduğunu aktardı.
Toplantı, Efsa Kuraner’in yönetimindeki açık forum bölümü ile devam etti. Kuraner, Kadınların kendi ülkelerinde mücadele ettikleri sav ve saldırıların benzerliğine dikkat çekerek, temel sorunun “hükümetlerin kadınları birey olarak silip heteroseksüel aile yapısı içine sıkıştırmaya çalışması” olduğunu belirtti. Bu bölümde Türkiye ve Türkiye dışından katılımcılar; sorunlardaki benzerliklerin altını çizerek, kazanılmış hakları kaybetmemek, saldırılara karşı koymak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için gereken ortaklık, iş birliği ve dayanışmanın artırılması yönünde yapılabilecek eylem ve girişimler konusunda önerilerini paylaştılar.
Toplantının kapanış konuşmasını feminist akademisyen Zehra Kabasakal Arat yaptı. Arat, farklı yerlerden farklı haklara her gün gelen saldırılara teker teker tepki vermenin ötesine geçerek, bunları sistematik saldırılar olarak değerlendirerek ve proaktif davranarak gündeme hakim olmak gerektiğini belirtti. Ulusal parlamentoları ve hükümetleri evrensel değerler ve insan onurunda eşitlik ilkesinin gereklerini yerine getirmeye zorlamak ve uluslararası kuruluşların toplumsal cinsiyet eşitliğini ciddiye almasını sağlamak için bir hareket planı oluşturmak gerektiğine vurgu yaptı. “Eşitlik, adalet ve insan hakları için verilmiş hiçbir mücadelenin kolay veya tam olmadığını” hatırlatarak, “kadın düşmanı, homofobik ve transfobik grupların iktidara yükselmesinin” kadınların işini daha da zorlaştırdığını belirtti. Toplantı boyunca katılımcıların dile getirdiği dayanışma ve ortak eylem çağrılarını tekrarlayan Arat, “bu toplantıdan yenilenmiş umut, ilham, enerji ve kararlılıkla ayrılıyoruz. Kız kardeşlik ve sınır ötesi kadın dayanışması içerisinde bize meydan okuyanlara meydan okumaya devam edeceğiz.” diyerek sözlerine son verdi.
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu
iletisim@esikplatform.net