Kadınlara Soyadı Dayatmasına Derhal Son Verilmesi için Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na Başvurduk
10Ağustos2024,Cumartesi
İçişleri Bakanlığı soyadı konusundaki cinsiyetçi ve eşitliğe aykırı uygulamaya derhal son verebilecekken, hatta Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı nedeniyle bunu derhal yapması gerekirken ölü taklidi yapmayı tercih ediyor! Bakanlık hareketsiz kalarak kadınlara karşı bu hukuksuz dayatmanın devam etmesine neden oluyor. Oysa uygulamayı düzenlemek üzere, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere uygun basit bir genelge ile nüfus müdürlüklerinin nasıl işlem yapacağı belirlenebilir. Yeni bir yasa çıkartılmasının beklenmesine gerek yok. Çünkü yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür.
Kamu görevlileri iptal edilen madde hala yürürlükteymiş gibi davranmakta ısrar ettiği için, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü kadınlar, kadınlara yönelik soyadı dayatmasını Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) ve TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu’na taşıdı. Yapılan başvurularda, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının gereği yapılmayarak soyadı dayatmasına devam edilmesinin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve AYM kararlarına açıkça aykırı olduğu belirtilerek şu konulara yer verildi:
Anayasa’nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır. Medeni Yasa’nın soyadı ile ilgili 187. maddesi iptal edilmesine rağmen aynen uygulanmaya devam edilmektedir. Olmayan bir yasa maddesini uygulamaya devam ederek kadınları eşlerinin soyadını kullanmaya zorlamak Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 153. maddesi TİHEK’i ve Kamu Denetçiliği Kurumu’nu da bağlar. Bu nedenle kadınların yaşadığı insan hakları ihlalinin ve ayrımcılığın giderilmesi için bu kurumlar da işlem yapmalıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yok sayılarak iptal edilmiş bir yasa maddesini dayatmak, Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen ve ayrımcılık yasağı getiren 10. maddesine ve ailede eşitliği düzenleyen 41. maddesine açıkça aykırıdır, cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Ağır bir insan hakları ihlalidir. Aynı zamanda, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında düzenlenen özel hayata saygı hakkını da ağır biçimde ihlal etmektedir.
Ortada hukuki bir boşluk yoktur. Yeni bir yasa çıkartılması beklenmemelidir. Kimi ülkelerde (örneğin Büyük Britanya’da) özel bir soyadı yasası yoktur. Yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür.
Kaldı ki, Türkiye’de yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) 16/g hükmü gereğince, CEDAW’a taraf devletler evlilikte ve aile ilişkilerinde kadınlara karşı ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri almalı ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak “Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş (kadın-erkek) için eşit kişisel haklar” sağlamalıdır. Anayasa’nın 90. maddesi gereğince CEDAW’ın bu hükmü, Anayasa’ya aykırılığı dahi ileri sürülemeyecek kuvvette bir yasa hükmündedir ve yürürlüktedir.
Aynı şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8, 12 ve 14. maddeleri de yürürlüktedir. Ek olarak, 1984 tarihli AİHS 7 Numaralı Ek Protokol’ün “Eşler arasında eşitlik” başlıklı 5. maddesi uyarınca“Eşler evlilikte, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi durumunda, kendi aralarında ve çocukları ile ilişkilerinde medeni haklar ve sorumluluklardan eşit şekilde yararlanırlar. Bu madde devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarını engellemez.” Anayasal olarak uygulanması gereken hükümler CEDAW ve AİHS hükümleridir ve bu nedenle hukuki bir boşluk yoktur.
AİHM ve AYM’nin kadının evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanmasına izin verilmemesinin kadının insan hakları ihlali ve ayrımcılık oluşturduğuna ilişkin çok sayıda kararı da vardır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, 187. maddenin iptalinden önce kimi kararlarında uluslararası sözleşmelerin yukarıda sayılan hükümleri nedeniyle 187. maddenin zımnen ilga edilmiş olduğu yönünde kararlar da vermiştir.
TİHEK’ten ve Kamu Denetçiliği Kurumu’ndan, kendilerine yapılan başvuruları Anayasa, CEDAW, AİHS maddeleri; AİHM, AYM ve Yargıtay kararları doğrultusunda acilen inceleyip araştırılarak çözüme kavuşturmaları ve söz konusu insan hakları ihlalinin ve cinsiyet temelli ayrımcılığın en kısa sürede ortadan kaldırılması talep edildi. Aynı zamanda TİHEK’ten, başvurucu kadınlara ilgili nüfus müdürlüğü tarafından sadece evlilik öncesi soyadını içeren yeni bir kimlik verilmesini sağlaması istendi. Bu olmadığı veya sürüncemede bırakıldığı takdirde, TİHEK Kuruluş Kanunu gereğince, ihlalden sorumlu olan kamu kurumlarına idari para cezası uygulanması ve ödenecek idari para cezasının cezaya esas ayrımcı uygulamaya kusuruyla sebebiyet veren kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlilerine rücu edilmesi talep edildi. Gene TİHEK’ten, Kuruluş Kanunu’nda yer alan “İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele alanındaki uluslararası gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek, alanındaki uluslararası kuruluşlarla ilgili mevzuat dâhilinde işbirliği yapmak” görevi çerçevesinde bir rapor hazırlayarak ilgili kurumlara iletmesi talep edildi.
Kadınların doğumla kazandıkları soyadlarını evlilik nedeniyle tek başlarına kullanamamaları eşitliğe aykırıdır; cinsiyete dayalı ayrımcılıktır. İçişleri Bakanlığı kadınlara karşı bu hukuksuz dayatmaya derhal son vererek AYM’nin iptal kararı doğrultusunda işlem yapmalıdır. Bunun için, uygulamayı düzenlemek üzere, anayasaya ve uluslararası sözleşmelere uygun basit bir genelge ile nüfus müdürlüğünün nasıl işlem yapacağı belirlenmeli; isteyen evli kadınların ve yeni evlenen kadınların sadece evlilikten önceki soyadları ile yaşama haklarına yönelik ihlale bir an önce son verilmelidir.
İçişleri Bakanı bu hukuk dışı dayatmayı görmezden gelemez, sessizlikle geçiştiremez. Evli kadınların ve yeni evlenen kadınların talepleri her gün reddediliyor. Her red kararıyla Anayasa bir kez daha çiğneniyor. Ortada bir yasa yokken bu hukuksuzluğun ısrarla ve uygulamacılar eliyle sürdürülmesinin ana sorumlusu İçişleri Bakanı’dır. İçişleri Bakanı acilen hukuku uygulamalı ve görevini yapmalıdır.
Kadınlara Soyadı Dayatmasına Derhal Son Verilmesi için Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na Başvurduk
İçişleri Bakanlığı soyadı konusundaki cinsiyetçi ve eşitliğe aykırı uygulamaya derhal son verebilecekken, hatta Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı nedeniyle bunu derhal yapması gerekirken ölü taklidi yapmayı tercih ediyor! Bakanlık hareketsiz kalarak kadınlara karşı bu hukuksuz dayatmanın devam etmesine neden oluyor. Oysa uygulamayı düzenlemek üzere, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere uygun basit bir genelge ile nüfus müdürlüklerinin nasıl işlem yapacağı belirlenebilir. Yeni bir yasa çıkartılmasının beklenmesine gerek yok. Çünkü yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür.
Kamu görevlileri iptal edilen madde hala yürürlükteymiş gibi davranmakta ısrar ettiği için, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü kadınlar, kadınlara yönelik soyadı dayatmasını Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) ve TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu’na taşıdı. Yapılan başvurularda, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının gereği yapılmayarak soyadı dayatmasına devam edilmesinin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve AYM kararlarına açıkça aykırı olduğu belirtilerek şu konulara yer verildi:
TİHEK’ten ve Kamu Denetçiliği Kurumu’ndan, kendilerine yapılan başvuruları Anayasa, CEDAW, AİHS maddeleri; AİHM, AYM ve Yargıtay kararları doğrultusunda acilen inceleyip araştırılarak çözüme kavuşturmaları ve söz konusu insan hakları ihlalinin ve cinsiyet temelli ayrımcılığın en kısa sürede ortadan kaldırılması talep edildi. Aynı zamanda TİHEK’ten, başvurucu kadınlara ilgili nüfus müdürlüğü tarafından sadece evlilik öncesi soyadını içeren yeni bir kimlik verilmesini sağlaması istendi. Bu olmadığı veya sürüncemede bırakıldığı takdirde, TİHEK Kuruluş Kanunu gereğince, ihlalden sorumlu olan kamu kurumlarına idari para cezası uygulanması ve ödenecek idari para cezasının cezaya esas ayrımcı uygulamaya kusuruyla sebebiyet veren kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlilerine rücu edilmesi talep edildi. Gene TİHEK’ten, Kuruluş Kanunu’nda yer alan “İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele alanındaki uluslararası gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek, alanındaki uluslararası kuruluşlarla ilgili mevzuat dâhilinde işbirliği yapmak” görevi çerçevesinde bir rapor hazırlayarak ilgili kurumlara iletmesi talep edildi.
Kadınların doğumla kazandıkları soyadlarını evlilik nedeniyle tek başlarına kullanamamaları eşitliğe aykırıdır; cinsiyete dayalı ayrımcılıktır. İçişleri Bakanlığı kadınlara karşı bu hukuksuz dayatmaya derhal son vererek AYM’nin iptal kararı doğrultusunda işlem yapmalıdır. Bunun için, uygulamayı düzenlemek üzere, anayasaya ve uluslararası sözleşmelere uygun basit bir genelge ile nüfus müdürlüğünün nasıl işlem yapacağı belirlenmeli; isteyen evli kadınların ve yeni evlenen kadınların sadece evlilikten önceki soyadları ile yaşama haklarına yönelik ihlale bir an önce son verilmelidir.
İçişleri Bakanı bu hukuk dışı dayatmayı görmezden gelemez, sessizlikle geçiştiremez. Evli kadınların ve yeni evlenen kadınların talepleri her gün reddediliyor. Her red kararıyla Anayasa bir kez daha çiğneniyor. Ortada bir yasa yokken bu hukuksuzluğun ısrarla ve uygulamacılar eliyle sürdürülmesinin ana sorumlusu İçişleri Bakanı’dır. İçişleri Bakanı acilen hukuku uygulamalı ve görevini yapmalıdır.
#SoyadıDayatmasınaHAYIR
#MedeniYasayaDokunma
10 Ağustos 2024
Eşitlik İçin Kadın Platformu - EŞİK
www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net