CHP’nin “başörtüsüne yasal güvence” çıkışıyla başlayan tartışmada gelinen nokta; iktidarın uzun süredir planlamakta olduğu Anayasa değişikliği teklifi ile karşı karşıya kalmamız oldu. CHP başörtüsü ile ilgili üç maddeden oluşan bir Kanun Teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce yasal değişikliğe ihtiyaç olmadığını söyleyip, ardından “Gelin çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım” dedi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, başörtüsü konusunu görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep etti. Tüm bu yaşananların sonunda kendimizi, uzun süredir iktidarın hedefinde olan, Anayasa’nın kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklayan 10. maddesi ile eşit bir aile yapısını öngören ve ailede reisliğe son veren 41. maddesinin ve bunlarla birlikte din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesinin değiştirilmesi konuşulurken bulduk. Başörtülü kadınları “siyasal rehine” olmaktan çıkarma iddiasıyla çıkılan yolda, tüm kadınlar ve kadınların kıyafetleri yine erkek siyasetçilerin oy kazanma kaygıları için bir araç olarak gündeme getirilmiş oldu. Basına yansıyan haberlere göre Adalet Bakanı hazırladıkları anayasa değişikliği teklifini Cumhurbaşkanı’na sundu ve artık her an kamuoyuna açıklanabilir. Toplumsal ve siyasal muhalefet böylesi bir Anayasa değişikliği teklifini müzakere etmekten dahi kaçınmalıdır. Tekrar hatırlatıyoruz: “Anayasayı uygulamayanlar Anayasa yapamaz.”
Kadın bedeni ve giysileri üzerinden yapılan eril siyasete karşı çıkıyoruz: Kıyafetimize karışmayın!
Yasalarda, anayasalarda kadınların kılık kıyafetiyle ilgili düzenleme yapılmasının bizleri karşı karşıya bırakacağı risklerin farkındayız. Bugün için Türkiye’de başörtüsü kullanmak, eğitim özgürlüğünü veya çalışma hakkını ortadan kaldıran veya bu hakları sınırlayan bir durum değildir. Başörtüsü konusunda yaşanmış olan yasakların ve hak ihlallerinin yasalardan değil uygulamadan kaynaklandığı ortadadır. Yasalara dokunmayın, uygulayın.
Başörtüsü yasaklarını da zorunlu başörtüsü politikasını da kabul etmedik, etmeyeceğiz. Erkek egemen siyasetin bizi başörtülü-başörtüsüz olarak etiketleyerek ortak mücadelemizden koparmasına, kutuplaştırmasına izin vermeyeceğiz. Mahsa Amini için, İran’daki kadınlarla dayanışmak için saçlarımızı kesen de, giydikleri yüzünden cezalandırılan Gülşen’in şarkılarını söyleyen de, Abdurrahman Dilipak’ın İstanbul Sözleşmesi’ni savunan AKP’li kadınlara “fahişeler ve onların türevleri” demesi nedeniyle açılan ceza davasını takip eden de biziz. Haklarımız ve hayatlarımız için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Anayasa değişikliğiyle ne amaçlanıyor?
İktidar, sınırlarını kendisinin belirlediği bir aile formunu hepimize dayatarak, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirerek, cinsiyetçi uygulama ve söylemlerin dozunu artırarak kadınların ve LGBTİ+’ların haklarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Başörtüsü ve laiklik eksenindeki tartışmaları canlandırıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra şimdi de Anayasa değişikliği ile kazanılmış haklarımızı elimizden almaya niyetleniyor.
Basına yansıyanlara göre, Anayasa’nın 24. ve 41. maddesinde değişiklik yapılmak isteniyor. Din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddeye, “Kadınların başlarının veya boyunlarının açık veya örtülü olması nedeniyle kamu hizmetlerine girmesi, eğitim öğretim hakkına ve çalışma hakkına engel olamaz” hükmünün ekleneceği belirtiliyor. Ailenin korunması başlıklı 41. madde de ise “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesindeki eşler tanımının değiştirileceği ve bu maddede yer alan eş tanımının “kadın” ve “erkek” olarak değiştirileceği ifade ediliyor.
24. maddede öngörülen değişiklik, başörtülü kadınlara ayrımcılık yapılmasını önlemek iddiasıyla yola çıkarken aslında kadınların nasıl giyineceğini, neresini nasıl örteceğini, başörtüsü kullanan kadınların nasıl başörtüsü takacağını belirliyor. Aynı zamanda, inanan ve inanmayan herkesin özgür yaşamasının güvencesi olan eşitlik ve laiklik ilkelerine, özgürlükçü yorumlanmalarının önünü kesecek yeni bir sınır getirmiş oluyor.
Aileye ilişkin 41. maddenin ise, iktidar tarafından “LGBTİ+ varoluşun toplum yapısını bozduğu” iddiasına dayanılarak dizayn edileceği ifade ediliyor. Bu eksende yapılacak bir değişikliğin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı ve nefret söylemini yükselteceği açık. LGBTİ+’ların birlikte yaşamalarını yasadışı hale getirmenin adımları atılıyor.
41. maddede yapılması öngörülen değişiklikler kadınlar için de büyük tehdit oluşturuyor. Maddeye eklenmesi konuşulan “aile kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşan birimdir” gibi ifadeler kadınlar için çok yönlü hak kayıplarına neden olabilir. Madde metninde evlilik yerine birliktelik ifadesine yer verildiği takdirde, kadınların Medeni Yasa’nın evlilik ve ilgili maddelerinin güvence altına aldığı haklarını kaybetmesinin yani Anayasa yoluyla Medeni Yasa’nın etrafından dolaşılmasının hatta Yasa’nın zımnen ilga edilmesinin önü açılmış olacak. Resmi nikahın zorunlu olmaktan çıkması, evlilik/cinsel ilişki yaşının bazı tarikatların istediği gibi 12 hatta 9 yaşa indirilmesi, Medeni Yasa’nın değil dini kuralların uygulanması, yani çok hukukluluğun mümkün hale gelmesi, söz konusu olabilecek. Ayrıca böyle bir düzenlemede “bir kadın ve bir erkek” denmediği takdirde erkek çok eşliliği de mümkün hale gelecek. Madde metnine “aile kadın, erkek ve çocuktan oluşur” gibi ifadelerin eklenmesi de konuşulan değişiklikler arasında yer alıyor. Bu yönde bir değişiklik yapılması halinde ise çocuksuz çiftler, tek ebeveyn ve çocuktan oluşan aileler ki bu aileler genelde kadın ve çocuk veya çocuklardan oluşuyor ve evlatlık olanlar Anayasa’ya göre aile kapsamı dışında kalacak.
Eşit yurttaşlık hakkımız pazarlık malzemesi yapılamaz
Hayatın her alanında eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşamı herkes için istiyor ve bunun için çalışıyoruz. Kadınları ya "sürtük" ya da "kariyeri çocuk doğurmak" olarak gören zihniyete; her türlü yaşam biçimi tahakkümüne, nefret söylemine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz. İktidarın Sansür Yasası ile ifade özgürlüğünü tümden ortadan kaldırdığı, Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yaparak hakaret suçları dahil tüm suçlarda herkesin birkaç günlüğüne de olsa cezaevine girmesine neden olacak yasa değişiklikleri hazırlıkları yaptığı bir ortamda, seçim öncesi hesaplarının bir parçası olarak giriştiği; kadınların, LGBTİ+’ların ve tüm toplumun hayatını alt üst edecek, özgürlüklerin değil yasakların kapısını açacak, çok hukukluluğu mümkün kılacak bu yeni anayasa sürecine izin vermeyeceğiz. Eşit yurttaşlık hakkımız pazarlık malzemesi yapılamaz. Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz.
Anayasayı uygulamayanlar Anayasa yapamaz!
CHP’nin “başörtüsüne yasal güvence” çıkışıyla başlayan tartışmada gelinen nokta; iktidarın uzun süredir planlamakta olduğu Anayasa değişikliği teklifi ile karşı karşıya kalmamız oldu. CHP başörtüsü ile ilgili üç maddeden oluşan bir Kanun Teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce yasal değişikliğe ihtiyaç olmadığını söyleyip, ardından “Gelin çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım” dedi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, başörtüsü konusunu görüşmek üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep etti. Tüm bu yaşananların sonunda kendimizi, uzun süredir iktidarın hedefinde olan, Anayasa’nın kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklayan 10. maddesi ile eşit bir aile yapısını öngören ve ailede reisliğe son veren 41. maddesinin ve bunlarla birlikte din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesinin değiştirilmesi konuşulurken bulduk. Başörtülü kadınları “siyasal rehine” olmaktan çıkarma iddiasıyla çıkılan yolda, tüm kadınlar ve kadınların kıyafetleri yine erkek siyasetçilerin oy kazanma kaygıları için bir araç olarak gündeme getirilmiş oldu. Basına yansıyan haberlere göre Adalet Bakanı hazırladıkları anayasa değişikliği teklifini Cumhurbaşkanı’na sundu ve artık her an kamuoyuna açıklanabilir. Toplumsal ve siyasal muhalefet böylesi bir Anayasa değişikliği teklifini müzakere etmekten dahi kaçınmalıdır. Tekrar hatırlatıyoruz: “Anayasayı uygulamayanlar Anayasa yapamaz.”
Kadın bedeni ve giysileri üzerinden yapılan eril siyasete karşı çıkıyoruz: Kıyafetimize karışmayın!
Yasalarda, anayasalarda kadınların kılık kıyafetiyle ilgili düzenleme yapılmasının bizleri karşı karşıya bırakacağı risklerin farkındayız. Bugün için Türkiye’de başörtüsü kullanmak, eğitim özgürlüğünü veya çalışma hakkını ortadan kaldıran veya bu hakları sınırlayan bir durum değildir. Başörtüsü konusunda yaşanmış olan yasakların ve hak ihlallerinin yasalardan değil uygulamadan kaynaklandığı ortadadır. Yasalara dokunmayın, uygulayın.
Başörtüsü yasaklarını da zorunlu başörtüsü politikasını da kabul etmedik, etmeyeceğiz. Erkek egemen siyasetin bizi başörtülü-başörtüsüz olarak etiketleyerek ortak mücadelemizden koparmasına, kutuplaştırmasına izin vermeyeceğiz. Mahsa Amini için, İran’daki kadınlarla dayanışmak için saçlarımızı kesen de, giydikleri yüzünden cezalandırılan Gülşen’in şarkılarını söyleyen de, Abdurrahman Dilipak’ın İstanbul Sözleşmesi’ni savunan AKP’li kadınlara “fahişeler ve onların türevleri” demesi nedeniyle açılan ceza davasını takip eden de biziz. Haklarımız ve hayatlarımız için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.
Anayasa değişikliğiyle ne amaçlanıyor?
İktidar, sınırlarını kendisinin belirlediği bir aile formunu hepimize dayatarak, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirerek, cinsiyetçi uygulama ve söylemlerin dozunu artırarak kadınların ve LGBTİ+’ların haklarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Başörtüsü ve laiklik eksenindeki tartışmaları canlandırıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra şimdi de Anayasa değişikliği ile kazanılmış haklarımızı elimizden almaya niyetleniyor.
Basına yansıyanlara göre, Anayasa’nın 24. ve 41. maddesinde değişiklik yapılmak isteniyor. Din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddeye, “Kadınların başlarının veya boyunlarının açık veya örtülü olması nedeniyle kamu hizmetlerine girmesi, eğitim öğretim hakkına ve çalışma hakkına engel olamaz” hükmünün ekleneceği belirtiliyor. Ailenin korunması başlıklı 41. madde de ise “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesindeki eşler tanımının değiştirileceği ve bu maddede yer alan eş tanımının “kadın” ve “erkek” olarak değiştirileceği ifade ediliyor.
24. maddede öngörülen değişiklik, başörtülü kadınlara ayrımcılık yapılmasını önlemek iddiasıyla yola çıkarken aslında kadınların nasıl giyineceğini, neresini nasıl örteceğini, başörtüsü kullanan kadınların nasıl başörtüsü takacağını belirliyor. Aynı zamanda, inanan ve inanmayan herkesin özgür yaşamasının güvencesi olan eşitlik ve laiklik ilkelerine, özgürlükçü yorumlanmalarının önünü kesecek yeni bir sınır getirmiş oluyor.
Aileye ilişkin 41. maddenin ise, iktidar tarafından “LGBTİ+ varoluşun toplum yapısını bozduğu” iddiasına dayanılarak dizayn edileceği ifade ediliyor. Bu eksende yapılacak bir değişikliğin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı ve nefret söylemini yükselteceği açık. LGBTİ+’ların birlikte yaşamalarını yasadışı hale getirmenin adımları atılıyor.
41. maddede yapılması öngörülen değişiklikler kadınlar için de büyük tehdit oluşturuyor. Maddeye eklenmesi konuşulan “aile kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşan birimdir” gibi ifadeler kadınlar için çok yönlü hak kayıplarına neden olabilir. Madde metninde evlilik yerine birliktelik ifadesine yer verildiği takdirde, kadınların Medeni Yasa’nın evlilik ve ilgili maddelerinin güvence altına aldığı haklarını kaybetmesinin yani Anayasa yoluyla Medeni Yasa’nın etrafından dolaşılmasının hatta Yasa’nın zımnen ilga edilmesinin önü açılmış olacak. Resmi nikahın zorunlu olmaktan çıkması, evlilik/cinsel ilişki yaşının bazı tarikatların istediği gibi 12 hatta 9 yaşa indirilmesi, Medeni Yasa’nın değil dini kuralların uygulanması, yani çok hukukluluğun mümkün hale gelmesi, söz konusu olabilecek. Ayrıca böyle bir düzenlemede “bir kadın ve bir erkek” denmediği takdirde erkek çok eşliliği de mümkün hale gelecek. Madde metnine “aile kadın, erkek ve çocuktan oluşur” gibi ifadelerin eklenmesi de konuşulan değişiklikler arasında yer alıyor. Bu yönde bir değişiklik yapılması halinde ise çocuksuz çiftler, tek ebeveyn ve çocuktan oluşan aileler ki bu aileler genelde kadın ve çocuk veya çocuklardan oluşuyor ve evlatlık olanlar Anayasa’ya göre aile kapsamı dışında kalacak.
Eşit yurttaşlık hakkımız pazarlık malzemesi yapılamaz
Hayatın her alanında eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşamı herkes için istiyor ve bunun için çalışıyoruz. Kadınları ya "sürtük" ya da "kariyeri çocuk doğurmak" olarak gören zihniyete; her türlü yaşam biçimi tahakkümüne, nefret söylemine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı mücadele ediyoruz. İktidarın Sansür Yasası ile ifade özgürlüğünü tümden ortadan kaldırdığı, Ceza İnfaz Yasası’nda değişiklik yaparak hakaret suçları dahil tüm suçlarda herkesin birkaç günlüğüne de olsa cezaevine girmesine neden olacak yasa değişiklikleri hazırlıkları yaptığı bir ortamda, seçim öncesi hesaplarının bir parçası olarak giriştiği; kadınların, LGBTİ+’ların ve tüm toplumun hayatını alt üst edecek, özgürlüklerin değil yasakların kapısını açacak, çok hukukluluğu mümkün kılacak bu yeni anayasa sürecine izin vermeyeceğiz. Eşit yurttaşlık hakkımız pazarlık malzemesi yapılamaz. Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz.
Anayasayı uygulamayanlar, Anayasa yapamaz.Yasalara dokunma, uygula!
21.10.2022
Eşitlik İçin Kadın Platformu – EŞİK